MELİK ARVASİ İLE FİKİR ADAMI VE TATBİKATÇI KADRO (SİYASİ KADRO) İLE ALAKALI MÜLAKAT
Metin Acıpayam: Fikir Adamı ve siyasetçi hakkında başlayacak olursak… Fikir adamı ile siyasetçi arasındaki mukayese konularından calib-i dikkat olanı, bilgiye muhatap olmak ve onu yoğurmaktır. Siyasetçilere “gerçek” bilgi akar, öyle ki bilgiye boğulacak denli çok ve çeşitlidir. Fikir adamlarının malik olmadığı sayısız bilgi vahidi siyasetçilerin önüne, istemeseler de gelir, yığılır. “Gizli” veya “önemli” sıfatlarıyla tasnif ettikleri çok sayıda bilgiye sahiptirler. Halkın ve tabii ki fikir adamlarının sahip olmadıkları birçok bilgiye malik oldukları için “nefs emniyetleri” fevkalade gelişir. Fikir adamlarından daha fazla bilgiye sahip olmak, zihni evrenlerinde enteresan mecralar oluşturur ve garip tavırlar halinde dışarıya dökülür. Bu hal karşısında fikir adamının tavrı ne ölçüde ve ne şekilde olmalıdır?
Melik Arvasi: Evvela böyle mühim meseleler hususunda benim de fikrilerime başvurduğunuz için teşekkür ederim. Efendim benim bu sualiniz mevzusunda âcizane kanaatim şudur ki; siyasetçi sahip olduğu malumatları hazır bulunduğu makama sahip olma cihetiyle elde ettiği için dahi o bilgileri emek vererek elde etmediği için mezkûr bilgilerin icap ettirdiği kemale, idrake, fehime ve ehemmiyete sahip olamadan enaniyet kokan gurulu ve kibirli bir karakter ve bencil bir haleti ruhiye içersine hapsolabilme tehlikesine açıktır. Bu durum da siyasetçiyi büyük ve içinden çıkılmaz yanlışlarla ve sorunlarla karşı karşıya bırakabilir. Ancak ilim adamı öğrendiği malumatları emek vererek araştırarak tenkit ve tahlil ederek elde ettiği için ve bilgiyi elde etme sürecinin cefasını sabırla çekmiş merakla aklına işlemiş olduğu için siyasetçiye nazaran çok farklı bir bilgi makamındadır. Bu sebeplere binaen Fikir adamının tavrı daima siyasetçiye karşı ihtiyatlı, temkinli ve tedbirli bir duruş ölçüsü içersinde lakin gözlemleyici, takip edici, yorumlayıcı olmakla birlikte meseleleri yerinde ve zamanında doğru ve yanlışlarıyla birlikte analiz ederek yol gösteren, yeni bakış açıları sunan, farklı çözümler ve çözüm yolları üreten fikir ve projelerle daima Siyasetçinin yolunu ve ufkunu aydınlatan bir tavır takınmalıdır… Bu mevzuda on dokuzunca yüzyıldaki ilim ve fikir adamları içersinde emsal teşkil edecek zat-ı şahane Ahmet Cevdet Paşa’dır. Bu zat, Osmanlı Tarihçisi İlber Ortaylı’ya göre, ”on dokuzuncu asır Osmanlı medreselerinde yetişen son büyük güneş”tir.” Ahmet Cevdet Paşa Sultan II. Abdülhamid döneminin en gözde fikir ve devlet adamlarından biridir.
Okumaya devam et →