LAİKLİK, İSLAM DIŞILIK VE ŞEYTANIN İŞİ
Laikliğin ne olduğu ve nasıl tatbik edilmesi gerektiği tartışmalarına girmeden bir nokta üzerinde durmak istiyorum. Din ve devletin birbirinden ayrılması
kriteri malum… Bu kriter, dinde ne varsa devlete sokmamak ve devleti dinden tamamen tecrit etmek şeklinde tezahür ediyor. Tatbikatın bu şekilde gerçekleşmesi,
teorik manada laikliğe uygun mudur yoksa aykırı mıdır tartışmasını laiklere bırakıyorum. Biz Müslümanların anlamaları gereken nokta ile meşgul olalım.
Dini, (burada İslam'ı) hayatın herhangi bir alanına sokmamak, dinin o alanda asla "iyi", "doğru" ve "güzel" bir kıymete sahip olmadığına inanmakla
mümkündür. İslam'ın o hayat alanına dair "iyi-doğru-güzel" bir kıymete sahip olduğuna inanarak hayattan tecrit etmek abesle iştigal etmektir. Dini herhangi bir hayat
alanına sokmamak için bu konuda "kesin inançlı" olmak gerekir.
Dini, (ülkemizde İslam'ı) devletten ayırmak ve devletin herhangi bir alanına sokmamak, İslam'ın o alanlarda asla "iyi-doğru-güzel" kıymetlere sahip
olmadığına yönelik bir inanç gerektirir. Keskin laikçilerin, "laik hayat tarzı" diye ifade ettikleri ve devletin dışında ferdi ve içtimai hayat alanlarını da içine alan bir
laiklik anlayışlarına bakılırsa, dini (İslam'ı), hayattan da tecrit etmek gerekmektedir. İslam'ın hayattan tamamen tecrit edilmesi talebi, İslam'ın, hayata dair "iyi-doğru
-güzel" namına hiçbir kıymeti ihtiva etmediği inancı açık şekilde kendini göstermektedir.
İslam'ın hayatın tüm alanlarında "iyi-doğru-güzel" bir kıymete sahip olmadığı iddiası, tersinden bakıldığında hayatın tüm alanlarında "kötü-yanlış-çirkin"
kıymet ölçülerine sahip olduğu manasına gelir. Hayatın her alanında "kötü-yanlış-çirkin" kıymetlere sahip olduğu iddiası ancak şeytan için ileri sürülebilir. Bu iddiayı
İslam için seslendirmek, İslam'ın, şeytan işi olduğuna inanmaktır.
MANTIK ÖRGÜSÜNDEKİ ÇARPILMAYI GÖRÜYOR MUSUNUZ? Şeytan, kendi değer ölçülerini insanlara empoze etmek için nasıl bir felsefi
komplo kuruyor. Bu düşüncenin şeytan işi olduğu ve akıl eseri olmadığının delili, herhangi bir düşünce sistematiğinin içinde hiçbir doğrunun bulunmadığı iddiasıdır.
Akıl, sakin bir şekilde konuya baktığında görür ki, insanlık tarihinde gündeme gelmiş her fikir sistemi, içinde mutlaka birtakım doğruları barındırır. Yekunun doğru
olmaması ayrı meseledir fakat içinde hiçbir doğru olmadığı iddiası, akıl tarafından kabul edilebilir bir düşünce değildir. Herhangi bir düşünce sistemini toptan
reddetme tavrı, aklın kör olmasıdır. Şeytanın tarih boyunca gerçekleştirdiği en büyük hamle, aklı din ve dine ait güzelliklere tamamen kapatacak çapta körleştiren
laiklik düşüncesini batıya hakim kılabilmesidir. Hadiseye böyle bakınca laiklik temelli batı medeniyeti! tam bir şeytan projesidir. Akıl, şeytanlaştığında ise şeytana
ihtiyaç kalmaz.
Laiklikle ilgili ülkemizde bulunan taklitçi ve sığ düşünce denemeleri bir tarafa, bu defa bomba Fransa'da patladı. Hem de "paranın dini olmaz" vecizesini, parayı din haline getirecek kadar önemseyen batı dünyasının merkezinde, "faizsiz bono" kanun değişikliği, Fransa Anayasa Mahkemesi'inden döndü. Hürriyetteki haber özeti şu:
"FRANSA Hükümeti’nin Arap sermayesini çekmek için düzenlediği ‘faizsiz bono’ öngören yasa değişikliği Anayasa Mahkemesi’nden döndü. Mahkeme, Sosyalist Parti’nin başvurusu üzerine incelediği yasayı ‘laiklik ilkesine’ aykırı bularak iptal etti."