Ezanın Müzmin Hasımları: Darbeciler
27 Mayıs 1960 darbecilerinin, “Atatürk bu devrimi de maksatsız yapmamıştır. O, milli bütünlüğü sağlayan dil olduğunu bilenlerin başında geliyordu. İşte ezanın Türkçe okunmasını istemesi bundandı” diyerek ezanı yeniden Türkçeleştirmeyi dillendirirler. Millete hasım olan bu güruhun düşmanca düşüncelerini yeni nesillerin ibretle hatırlaması gerek. 27 Mayıs taraftarı dergisinde bu şenî düşünceleri kaleme alan azılı bir Kemalist yazarın yazısından bir bölüm:
“Türkçe ezan Türk vatandaşının aidiyet duygusunu güçlendirir, pekiştirir. Türkçe ezan okunması bir reformdur. Ancak bu reform silahla, kanla değil, Türkçe için mücadele eden Atatürk tarafından gümüş tepsi içinde sunulmuştur. (…) Türkçe ezan, daha 18’ine basamadan, gözler önünde boğazlanıp çöpe atılmıştır, tıpkı Genç Osman’ın boğazlandığı gibi. Türkçe ezanın tarihe gömülmesi, Türkiye’de Arapça ezanın diriltilmesi, şeyhlere, dervişlere, hacılara, hocalara, kısacası günümüzdeki ılımlı İslamcıların dedelerine sunulmuş bir taviz, bir ödündür. (…) Özellikle şeyhlere, seyitlere, Kürtçülere, bölücülere verilmiş bir ödün. Arapça ezanı isteyen, bekleyen onlardır, Türk halkı değil… Ezanın Arapça’ya çevrilmesiyle Türk dili dilim dilim edilmiştir. Okuldaki dil Türk’ün dilidir, kışladaki, sokaktaki dil Türk’ün dilidir ancak ezanın Arapça okunmaya başlanmasıyla artık minaredeki dil Türk’ün dili değildir. Türk mimarların, Türk mühendislerin, Türk işçilerin Türk ülkesine diktiği Türk minarelerinde Arap’ın dili yeri göğü inletmektedir. Şerefesinde sadece Arapça duyulan, Türk diline yer verilmeyen minarelere gönül rahatlığıyla ‘benim minarelerim’ diyebilir miyiz?” (Osman Nuri Çerman, Dinimizde Reform: Kemalizm, sayı: 12, 1960). Okumaya devam et →