Sohbet “meclis” kuran usuldür. Sohbetin oluşturduğu meclisi, hiçbir mükâleme (diyalog) şekli oluşturamaz. Sohbetteki iklim, kalbi-ruhi iklimdir, zihni-akli iklim değil. Kalbi-ruhi iklimin oluştuğu mecliste, “kalp dili” konuşulur, konuşan ise ruhtur.
Öncelikle sohbet meclisi “emin”dir. Sohbete katılanlar cihetinden emindir, sohbet usulü cihetinden emindir, sohbet konusu cihetinden emindir. Bu sebeplerle de sohbet meclisi, kalpler meclisidir. Çünkü kalp, emin bir meclis, emin bir iklim ister.
Kalpte tereddüt yoktur, şüphe yoktur, bu sebeple kalbi evren nezihtir. Kalpte şüphe yoktur çünkü orası imanın mekanıdır. İmanda şüphe ve tereddüt olmaz. Kalb dilinin konuşulduğu meclis, imanın meclisidir. Kalbi evren ve o evrendeki istikamet (iman) şüpheyle yoğurulamaz, tereddütle kirlenemez.
Kalbi evren, insan tahlilinde (analitiğinde) bilginin kaynağıdır. Oradan daha derin bir mahal yoktur, bilginin özünün özü orada yoğrulur. Yoğuran ruhtur, yoğurma istikameti ise imandır. Bu sebeple İslam’ın bilgi telakkisinin (epistemolojisinin) insandaki kaynağı, kalbi evren, nihai kaynak ise ruhtur. Hakikate ulaşacak olan, hakikati anlayacak olan ruhtur, hakikatin insanda tecelli ettiği mahal ise kalbi evrendir.
Hakikat insanın dışındadır, vahiydir. Fakat hakikatin insanda bir muhatabının olması gerekir, işte hakikatin insandaki muhatabı ruh, hakikatin tecelli edeceği mahal kalp, hakikatin “kelam” ve “hal” şeklindeki tezahür mekanı da sohbet meclisidir. İmana “istikamet” denmesinin sebebi de, ruhun hakikate yönelmesidir. İstikamet, ruhun, hakikat ile kurduğu münasebettir, bu münasebetin kurulduğu mahal kalp, inşa mekanı ise sohbet meclisidir. İSLAM MAARİF ANLAYIŞI-27-TEDRİSAT ANLAYIŞI-2- yazısına devam et →