“BÜYÜKLERE” SORULAR-3-BİRİNCİ KISIM SORULARI
Birinci kısım sorularını toplu olarak veriyoruz, bu soruların her birini ayrı birer yazı konusu olarak ele alıp, izahını yapacağız.
1-Allah, insanlığı yarattığından bu yana, kendisine iman edilmesini talep ve emretmiştir. Fakat kendisini hiçbir zaman, hiçbir insana göstermemiştir. Bu sebeple, “gaibe iman” edilmesi, talep ve teklif edilmiştir ve bu hususiyet imanın merkezi mevzuu olmuştur. Bununla beraber, kadimden beri akıl, “var mı, yok mu” sorusuna cevap aramıştır. Bu soru aslında insanlığın tek sorusudur ve diğer tüm sorular bunun tafsilatından ibarettir.
Sidretül-Müntehanın ötesine davet edip, huzuruna aldığı Habibi için iman, artık “maluma iman” haline gelmiş olmalı değil mi? Ve huzuruna aldığı Habibi’ne zımnen şunu mu söylemiş oluyor; “Habibim, kullarıma, beni görmeden inanmalarını (gaibe iman etmelerini) emrettim lakin sen gör, bil ve şahitlik et ki, ben varım”.
2-Miraç, ruhen ve bedenen vakidir. Bedenin (yani maddenin) Allah’a o kadar yakın olması muhaldir, galiba “Sünnetullah”ın tüm kaidelerine mugayirdir, Fahri Kainat Aleyhisselatü Vesselam Efendimizin bedeninin dahi Allah Azze ve Celle’ye o kadar yakın olmasının “ihsan” dışında bir izahı var mıdır? Bunu mümkün kılan bir “Sünnetullah” kaidesi ve tecellisi mevcut mudur, mevcut ise başka şahıslar veya varlıklar veya hadiseler için de cari midir?
3-Fahri Kainat Aleyyisselatü Vesselam Efendimizin ruhunun, Allah Azze ve Celle’ye o kadar yakın olması, ilk yaratılan ruh (nur) olmasındaki “yakınlıktan” mı kaynaklanıyor? İlk yaratılan nur (ruh) olması, başka hiçbir şey yokken ikisinin varlığına delalet ediyor, dolayısıyla bu hal izahsız bir “yakınlık” ifade ediyor, böyleyse, o ruhun (nurun) Allah Azze ve Celle’ye miraçtaki kadar yakın olması, tabiatı gereği mümkün olan işlerden midir? Okumaya devam et →